Aidiyet duygusu, sahiplenme en basit anlatımla bireyin kendisini bir yere ait hissetmesi, benimsemesidir. Yaşamın her alanında karşımıza çıkan aidiyet duygusu, aile, iş, sosyal çevre ile ilgili ilişkilerin bireye ifade ettiği dereceyi belirler. Kendiliğinden veya edinme yoluyla oluşabilen aidiyet duygusu, kişi ve durumlara bağlı olarak oluşur veya kaybedilir. Bireyin kendisini bir yere veya bir şeye ait hissetme bir anlamda sahiplenme ve sahiplenilme duygusunun tatminidir. Sahiplenme duygusu nesnel bir şeye karşı hissedilebileceği gibi, vatan millet sevgisi gibi nesnel olmayan kavramlara karşı da hissedilebilir.
Aidiyet duygusuna verilebilecek en güzel örneklerden biri bireyin sahip olduğu vatandaşlık unvanıdır. Kendisini bir ülkeye ait hissetmek bireye aidiyet duygusunu yaşatırken, ülkenin ona verdiği unvan da bireye aidiyet karşılığında verilmiş bir statü anlamını taşır. Birey vatan gibi çalıştığı iş yerine veya yaşadığı semte karşı da aidiyet duyguları taşıyabilir. Böylece bu kavramları kendine ait hissetmesi ve benimsemesi sayesinde birey psikolojik olarak da huzur bulur.
Aidiyet Duygusu Ne İşe Yarar?
Aidiyet duygusu, sahiplenme insanların dünyaya geldiklerinde benliklerinde var olan dürtü ve içgüdülerin bir tezahürü, dışa vurumudur. Bütün diğer canlılarda olduğu gibi insanlarda da doğuştan var olan dürtüler mevcuttur. Yaşamlarını sürdürürken sosyal koşullara ayak uydurmak ve daha başarılı olabilmek adına içgüdüsel olarak birlik ve beraberlik içinde yaşamaya başlar, bulundukları topluma aidiyet dereceleri oranında başarılı olurlar. Bazı hallerde birbirini hiç görmemiş, tanışmamış olan insanlar aidiyet duygusu sayesinde birbirleriyle bir bağ oluştururlar.
Aidiyet duygusu birbirlerini tanıyan veya tanımayan insanların aynı benzer duygu ve hisleri paylaşmaları ve benzer davranışlar göstermeleridir. Örneğin; İstanbul’da yaşayan bir birey ile Sivas’ta yaşayan bir birey yaşamları boyunca hiç karşılaşmamış, konuşmamış, aynı ortamda iletişim kurmamış olsalar da vatan sevgisi konusunda aynı derecede aidiyet hissine sahip olabilirler. Bireyin toplumsal aidiyet duygusunun yanı sıra kendi çevresi ve ailesine de aidiyet duygularıyla bağlı olması gerekir. Bu tür düşünceler insanın yaşamını daha pozitif bir ruh haliyle sürdürmesine olumlu katkı sağlamaktadır.
Bazı kişiler açısından kendini bir şeye ait hissetmek mutluluk verse de, bunun tam tersi düşünen ve kendisini hiçbir şeye ait hissetmeden yaşayarak mutlu olacağını düşünen de vardır. Bu tür düşünen bireyler için her hangi bir düşünceye inanmak, bir guruba katılmak veya kendisini bir yere ait hissetmek çok önemli bir vasıf değildir. Aidiyet ölçülü olarak benimsendiğinde bireye iç huzuru ve mutluluk verse de, adanmışlık derecesinde aidiyet göstermek bazen psikolojik sorunlar yaşanmasına sebep olabilmektedir. Özellikle kişilere olan aidiyet duygusu, zamanla abartılı hal ve hareketlerle kişi ve toplumu rahatsız edecek boyutlara ulaşabilir. Fanatizm de bir sahiplenme ve aidiyet duygusu olmakla birlikte kabul görmeyen bir anlayıştır.
Aidiyet Duygusunun Yaşama Etkileri
Aidiyet duygusu, sahiplenme hissi, yoğun emek verilerek elde edilmiş olan bir şeye karşı çok daha yüksektir. Örneğin bir birey uzun yıllar sahip olmak istediği bir şeye nihayet kavuşmuş ve bu yolda büyük çaba sarf etmişse duyacağı bağlılığın oranı sonradan edinile aidiyet duygusuna oranla daha fazla olacaktır. Aidiyet duygusu iş hayatında da başarı elde edebilmenin gerekliliklerinden biridir. Birey çalıştığı işi sahiplenerek yaptığında çok daha kısa sürede ve daha başarılı sonuçlarla karşılaşacaktır.
Aidiyet duygusuyla ilgili olarak farklı yaklaşımlarla hizmet veren Madalyon Psikiyatri Kliniği, kadrosunda görev yapan uzman psikolog hekimlerle Ankara merkezde hizmet vermektedir. Aile ve sosyal yaşamla ilgili tüm sorunlarınız için klinik randevusu talep edebilir, iletişim adreslerimizden ihtiyacınız olan ön bilgileri temin edebilirsiniz. Dilerseniz https://madalyonklinik.com/blog/aidiyet-duygusu-sahiplenme linkine tıklayarak aidiyet ve sahiplenme konusunu detaylı olarak inceleyebilirsiniz.
