Derimizin üzerinde görülen koyu esmer, kahverengi, pembe, ya da siyah beneklerdir. Biraz çıkıntılı, kabarık olabileceği gibi, deriyle aynı düzeyde de olabilir; bu durumda, daha çok, şarap renginde olur.
Benler, genel olarak, doğuştan vardır. Yüzde, boyunda, vücudun daha başka yerlerinde görülür; üzerlerinde bazen kıllar da bulunur.
Ben herkeste olur. Yapılan incelemelere göre, yüzünde değilse de, vücudunda ben olmayan kimse yoktur. Ortalama olarak herkeste 5-10 ben bulunduğu kabul edilir.
Benlerin neden olduğunu hekimlik bilimi henüz kesin olarak açıklayamıyor. Yalnız, biliyoruz ki, benin, birçoklarının sandığı gibi çocuğun annesinin, gebelik sırasında bir şeyden korkması, sahibinden habersiz bir şey alması ile hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü, çocuk ana karnında bir su kesesi içindedir, anneye yalnız göbeğinden kan damarlarıyla bağlıdır; annesinin karşılaştığı bir olayın, ruhi sebeplerin onun derisinde bir etki yaratması söz konusu olamaz.
Benden Kanser olur mu?
Ben ağrı, sızı yapmaz. Yalnız, pek nadir de olsa, benlerin sarkum denilen, çabuk yayılıp büyüyen, kanser gibi kötü urlara döndükleri görülmüştür. Onun için, bir bende yanma, irkilme, büyüme baş gösterirse buna büyük önem vermeli, derhal tedavisine girişilmelidir.
Deri üzerinde, geniş, yaygın, çoğunlukla şarap kırmızı lekeler de vardır. Bunlara da ben denilirse de daha başka niteliktedir; kılcal damar toplulukları olduğu için, damar urlarından sayılır. Bu gibi lekelerin kanaması önemli olabilirse de ura çevrilmesi tehlikesi pek yok gibidir. Yalnız, irkitilirse kansere, sarkuma çevrilebileceğini kabul eden bilginler vardır.
Benler, tehlikeli bir hal gösterince fizik tedaviyle, ya da X ışınlarına tutularak tedavi edilebilir.
Benle siğili birbirine karıştırmamalıdır. Siğil, deride, en çok ellerde ortaya çıkan, çoğunlukla renksiz, pürtüklü, küçük urlardır. Bunların oluşları, yayılışları, tedavileri ayrıdır.
Ben Üzerine Edebiyat
Ben, güzelliğe bir başkalık verdiği için, edebiyata geçmiş, üzerine, şiirler yazılmış, türküler yakılmıştır. Bu arada, özellikle Divan edebiyatımızda ben önemli bir yer tutar. Eski şairlerimizce yüz güzelliğinin vazgeçilmez özelliklerinden biri de bendi. Bundan dolayı Divan şiirinde benle ilgili binlerce mısraya rastlanabilir. Meselâ Âşık Paşa:
Kangı yüz kim onda bir ben var ola, Bin kişinin gönlü anda zar ola…
Yani “hangi yüzde bir ben varsa, bu bene âşık binlerce kişi onun aşkı ile ağlaşır” demiştir. Daha sonraki şairler Türkçe ben yerine Farsça karşılığı olan “hal” kelimesini kullanmışlardır. Bu arada
Nedim’in şöyle bir beyti vardır:
Halı kâfir, zülfü kâfir, kendi kâfir
El’amân,
Serteser iklim-i hüsnün kâf iristan oldu hep…
Fuzuli de durum anlamına gelen hal ile Farsça ben demek olan halı, bir gazelinin ilk beyitinde, cinas olarak kafiyelendirmiştir:
Kıldı zülfüntek perişan halimi halın
senin.
Bir gün ey bî derd sormaz mısın nedir halin senin?…
Ben, gene Divan- şiirinde dane-ı ruhsar yani yanaktaki tane şeklinde de çok geçer:
Kapıldı dâne-i ruhsâre gönlüm, Neler çekti neler biçâre gönlüm…
Beyiti bu örneğin içli ve güzel bir temsilcisidir.
Halk edebiyatında da çok geçen ben, pek çok halk şairinin şiirlerinde, sevgililerin güzellik belgeleri olarak gösterilmiştir. Bu arada yan yana birkaç, birçok ben “püskürme ben” diye anılırdı ki bu, Türkçemizin gerçekten güzel, ince bir buluşudur. Püskürme benli olmak da pek makbul bir güzellik sayılmıştır.