Hayatın her çağında arkadaşa ihtiyacımız vardır, çünkü yalnız insan hayat karşısında korku duyar. Arkadaşlık insanlar arasında, hayatın her çağında ölçülemez değeri olan bir yakınlıktır. Yolda konuşacak bir yol arkadaşına, meslek hayatında işimizi paylaşacak, bize yardımcı olacak bir iş arkadaşına, hayatta da kederimize, sevincimize katılacak, bize manevi ve maddi kuvvet, gayret verecek bir hayat arkadaşına daima ihtiyaç duyarız.
Çocuk, okulda, oyunda birçok yaşıtları arasından kendisine birini, birkaçını daha yakın görür, onunla arkadaşlık kurar; yaşlılar da kendilerine kafa dengi bir arkadaş ararlar.
Böylece, bir insan için arkadaşlık, yemek, içmek gibi vazgeçilmez, onsuz olmaz bir ihtiyaç olarak kendisini daima hissettirir yalnız kalmaktan korkar. Yalnızlık içinde kendisini hayata karşı az kuvvetli hisseder.
Çocuklukta Arkadaşlık
Çünkü insan, çocuk üç yaşına doğru varlık bilincine ulaşır. Daha yerinde bir deyişle, kendisini kendisi olarak görmeye, kendisini başkalarından ayırmaya, kendi hayatını yaşamaya başlar; başkaları gibi, büyükler gibi yaşama imkânlarına, yeteneklerine sahip olduğunu düşünür. Bir bağımsızlık bağlılığını duyar. Bu yüzden, işlerine karışılmasını istemez. İşlerine karışan, kendisini diledikleri gibi yönetmek isteyen, kendisine önem vermeyen büyüklerin yanında sıkılır. Değerlerini kabul ettirebilecek kimseler arar.
Bütün bunlardan dolayı çocuk kendisine benzeyen, eşit saydığı çocuklarla bir arada bulunmak, oynamak arzusunu duyar. Bunu yapamadığı yerlerde ve zamanlarda kendisine hayali arkadaşlar arar. Onlarla, yarattığı bir hava içinde, tasarladığı şartlara uygun bir şekilde oynar. Varlığını taşıdığı değerlerle, olduğu gibi kabul ettiremediği gerçek hayatta yapamadığı işleri sığındığı hayal dünyasında, hayali arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirmeye uğraşır.
Arkadaşlık ihtiyacı üçüncü çocukluk ile ön ergenlik (büluğdan önceki çağ) arasında, yani 6 ile 11,12 yaşları arasında daha çok dış evren problemleriyle ilgili ortak faaliyetler, iş birliği ihtiyacından doğar.
Gerçekten, bu çağda çocuk, dış dünya ile dış hayatla ilgili problemleri daha iyi çözebilmek düşüncesiyle başka çocuklarla beraber çalışmak, iş birliği yapmak isteğini duyar. Onlarla, daha önceki, daha sonraki evrelerde olduğu gibi, duygu hayatının etkisiyle değerlenen münasebet şekillerinden çok, zihin faaliyetini gerektiren problemlerin yarattıkları yapıcı gerginliği ortadan kaldırmak amacını güden münasebet şekillerini kurmaya çalışır. Bu durum önergenliğin başına kadar devam eder.