Kadının İç Dünyası
Kadın da bütün öteki insanlar gibi, vücudu ile çeşitli işler yapar. Gebelik ise kadın için vücudu ile yaptığı işlerden hiçbirine benzemez. Gebelik ona göre, daha çok, varlığında cereyan eden esrarlı bir olaydır.
Varlığı bu olayın cereyanına elverişli bir yerdir.
Böylece, gebelik başladığı andan beri kadın doğacak olan çocuğu vücudunun bir devamı gibi sayar. Kadın gebeliği süresince bu evrensel, büyük esrarın etkisi altında kalır. Bu esrar yalnız evrensel hayat problemidir.
Gebelikle birlikte çeşitli tasalar, üzüntüler, birbirleriyle çelişen duygular kadının iç dünyasını sararlar, doldururlar.
Kadın sürekli olarak gebeliğiyle ilgili ve birbirine uymayan çift duygular duyar. Gebeliği hem bir üzüntü, tasa, hem de sevinç kaynağı olur. Kadın bir yandan kendi hayatını yaşamak ister, öte yandan da türünün bütün varlığını kapladığını görür. Sürekli olarak bu iki yaşayış şekli arasında bocalar, çevresiyle ilgili Anne olmak üzere olan kadın bu problemi ilkel bir şekilde yaşar.
Yakında bir çocuk dünyaya getirecek olan kadın, vücudunun artık tamamıyla kendisinin olmadığını, elinden çıktığını duyar. Faaliyet için sade bir araç olmaktan uzaklaştığım düşünür. Başka bir varlıkla beraber vücudunu paylaştığını, yakın bir gelecekte yeni bir varlığı dünyaya getireceğini bilir. Çeşitli endişeler duyar. Çocukluğuna ait psikolojik ihtilafları yeniden yaşamaya başlar.