Bir resme, bir karikatüre bakarız ama bir yazıyı okuruz. Aslında ikisi arasında bir fark yoktur.Gözümüz şekilleri görür, beyinde değerlendirir.Ancak okumaya başladığımız ve farkında olmadığımız okuma hızımız, insanın sahip olduğu kapasiteye göre hayli yavaştır.
İnsanlar sadece göz ve beyin arasında olması gereken okuma işleminin arasına bazı gereksiz alışkanlıklarda katarlar. Kimi sesli okur, kimi dudaklarını kıpırdatarak okur, kimisi ise yazıyı içinde kelime kelime okur.Bütün bu kötü alışkanlıklar okuma süresince ekstra bir güç sarfettirdiğinden okurken çabucak yorulmaya da neden olurlar. Oysa okuma sırasında ağız, dil, dudak, damak ve gırtlak gibi organların çalışmalarına hiç gerek yoktur.
Yavaş okumamızın birinci nedeni gözümüzün görme alanını iyi kullanmamamız yani okurken her kelimeye tek tek bakmamızdır.Halbuki gözümüzün her bir bakışında birden fazla kelimeyi görebildiğimizden aynı uzaklıktaki bir kelimeyi iki üç göz hareketi ile okumamız mümkündür.
Okumamızı yavaşlatan en önemli psikolojik etken ise hızlı okursak anlayamayacağımızı zannetmemizdir. Çevremizdekilerden sürekli ‘tana tane oku’ veya ‘yüksek sesle oku’ direktiflerini alan bir çocuğun bu alışkanlığı zamanla kökleşmiş hale gelir.
Habuki dakikada 6 bin kelime okuyarak küçük yaşta üniversiteye giden Mariel Aragon, dakikada 2 bin 500 kelime okuyarak ABD’yi yöneten John Kennedy hızlı okuyarak daha iyi anlamanın mümkün olduğunun kanıtlarıdır.Çok fazla kişisel yeteneklilik gerektirmeyen hızlı okuma tekniği ile okumak, konsantrasyonun yanında kültüre ve sürekli egzersiz yapmaya da bağlıdır.Tüm bu koşulları sağlayanlar rahatlıkla dakikada 1000 kelime okuma seviyesine çıkabilmektedirler.