Spor Gönüllülüğü ve Eğitmenliği mi dediniz? O da nedir dediniz şimdi? Farkındayım. Benimle birlikte eğitimlere katılanlar ve organizasyonlarda çalışanlar hemen ne demek istediğimi kolayca anlayabileceklerdir. Ama; tabiiki hiç duymamış olanlar için bunun ne anlama geldiğini ve önümüze ne gibi fırsatlar çıkarabileceğini sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyarım.
Öncelikle gönüllülüğün ne demek olduğunu kısaca hatırlatmak isterim. Kendim de bir gönüllü olarak gönüllülük adına 100e yakın tanım yapabilirim aslında… Gönüllülük hayatı çok sevmektir. Her şeye negatif değil pozitif bakabilmektir. Negatifi bile pozitife çevirebilmektir. Çözümü başkasından beklemek değil, bireysel gücünü çözüm bulmak için kullanmaktır.
Gönüllülük; başkasını mutlu etmenin en büyük mutluluk olduğunu fark etmektir. Ve gönüllülük; güveni, dürüstlüğü, paylaşmayı öğrenebilmek ve çevresindeki kişilere bunu öğretebilmektir. Gönüllülük hayatı daha çok sevmektir. Gönüllülük karşılık beklemeden sevmektir ve kat kat daha fazla sevilmektir.
Önyargılardan kurtulmaktır.Gönüllülük keyiftir,paylaşmaktır,sabretmektir,empati kurabilmektir,gönlüne duyulan güveni boşa çıkarmamaktır, emek vermektir,bencillikten sıyrılmaktır,özlemektir,ona güvenmektir. Gönüllülük başın sıkıştığında, hasta olduğunda, karne alıp mezun olduğunda dahası üzüntüsünü anlatmak, sevincini paylaşmak istediği anlarda dahi kapısını çaldığı telefonunu çaldırdığı kişi olmak demektir…
Spor gönüllüsü ise; gönüllülük bilincini sporla birleştirmektir aslında. 2012 yılıydı; yanlış hatırlamıyorsam. O dönem, üniversitede ikinci sınıfta öğrenciydim. Basketbol sayesinde tanışmış olduğum, Besyo fakültesinin Spor yöneticiliği bölüm başkanı hocam bir gün beni arayarak benimle bir konuda konuşmak istediğini ve müsait olduğum bir vakit odasına gelmemi rica etti. Bir gün odasına gittiğimde; Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından bir projenin başlatılacağını ve benim de bu projede görev alabileceğimi bana söyledi.
Teklifi kabul ettiğim taktirde birlikte çalışabileceğimizi ve güzel projelere imza atabileceğimizi söyleyerek beni ikna edebilmişti. Daha yolun çok başındaydım ve gönüllülük nedir hiç bir bilgim olmadan bu projede görev almayı kabul etmiştim. Türkiye’de 10 üniversite’den seçilmiş 10 kişilik gruplar toplamda 100 kişi ilk eğitim için toplanmıştık.
Kimse birbirini tanımıyor tabiri caizse birbirimizin suratına şapşal şapşal bakınıyorduk. Derken bize projenin ne olduğunu anlattılar. Bu projenin sonunda 3 eğitime tabii tutulacağımızı ve bunun sonunda da “Spor gönüllüsü Eğitmenliği” belgesini alarak yeni spor gönüllüsü bireyler yetiştirebilecek ve Dünya Şampiyonalarında görev alabilecektik.
Daha yolun başındaydık ve yolun sonu çok uzun gözüküyordu. Derken ilk eğitim tamamlandı. Derken ikincisi derken de üçüncüsü… Derken başta 100 kişiden oluşan gruptan sadece 20 kişiden kalarak eğitimlerin hepsini tamamlayarak “spor gönüllüsü eğitmeni” ünvanını almaya hak kazanmıştık. Eeee şimdi ne yapacaktık?
Kendi akran eğitimlerimizi başlatmaya karar verdik. Şimdi aradan 3 yıl geçti ve ülkemizde sayısını unuttuğum bir çok spor gönüllüsü arkadaş yetiştirmiş bulunmaktayız. Ve ilk baştaki ekip; gönüllü’den çok kardeş gibi olduk. Gönüllülük bilincini tanımlarken de belirtmiştim. Karşındakini kat kat sevmektir. Birşeyler beklemeden sevmek ve güvenmekti. İlk başlarda birbirinin suratına bakan insanlar şu anda herhangi bir şey olduğunda hemen birbirlerini rahatça arayabiliyorlar hem de saat kaç olursa olsun. Ve çok güzel dostluklar edinilmiş oldu. Ve bu spor gönüllülüğü projeleri sayesinde şu anda çoğu arkadaşım “spor gönüllü eğitmenliği” “spor gönüllü liderliği” ve “spor gönüllüsü” olarak ulusal ve uluslararası şampiyonalarda görev almaktadır.
Ve sonuçta, çoğu arkadaşımız şu an ulusal ve uluslararası şampiyonalarda başta görevli olarak gitmektedir.
Sizler de tecrübbelerinize yeni tecrübeler eklemek isterseniz aşağıdaki iletişim bilgilerinden ilgili kişilere ya da direk bana özelden mesaj atarak konu hakkında soru sorabilirsiniz.
https://www.facebook.com/TMOKSPORGonulluleri?fref=ts