Kaynatılarak çok koyu macun haline getirilmiş şekerdir. Şeker, biraz limon katılarak, suda kaynatılır, iyice koyulaşınca, mermer, tepsi cam gibi düz bir yerde yuvarlanarak kıvamına getirilir. İki elle çekiştirilip yoğrulur böylece ağda yapılmış olur. Şekerciler buna biraz koku, boya,
katarak çeşitli şekerlemeler, akide yaparlar. Arapça ‘’akide’’ kelimesinin Türk fonetiğine uyarak ağda biçimine girdiği sanılıyor.
Vücudun gereksiz yerlerinde çıkan özellikle genç kız ve kadınlar, yüzlerinde kollarında, bacaklarında beliren tüyleri, kılları yok etmek İçin ağda kullanırlardı. Bu İş İçin ağda ufak topaklar halinde avuçlarda yassı taştırıldıktan sonra deriye yapıştırılır, bir ucundan biraz ıslatılıp kaldırılarak birden çekilir, böylece kıllar ve tüyler ağdada kalır. Bu tehlikeli bir şeydir. Çünkü ağdanın hazırlanması yoğrulması, mıncıklanması sırasında ağda kirlenebilir, bunadan dolayı da deride, kılların koptuğu gözeneklerde iltihaplara yol açabilir. Hele ağdayı yapıştığı yerden kaldırmak için parmakların tükürükle ıslatılması, daha kötüsü, ağdaya tükürük karıştırılırsa macunun çürüyerek kişinin daha sürekli olacağı dair olan kötü inanış tehlikeyi daha da artırır.
Bugün, kılları yok etmek için çeşitli tıbbi usuller vardır. Bununla birlikte, yurdumuzda bu iş için ağda kullananlar çoktur. Hazırlanışında temizliğe dikkat etmekle, ağda yapıştırılacak yerleri önceden hafif dezenfekte etmekle, uygulama esnasında da temizce pudralamakla tehlike biraz olsun giderilebilir.
Eskiden ağdanın hekimlikte de yeri vardı, bazı ilaçların kolayca alınabilmesi için, bugünkü hapların, ilaçların yerine, ağdadan yapılmış haplar kullanılırdı. Bazen de, ağdanın bağırsaklara iyi geldiği için hazımsızlık sorununu giderici etkisinden de yararlanılırdı.