Lohusalık kadının hayatında sağlık bakımından en büyük önemi olan devrelerden biridir. Yeni bir insan yavrusunun dünyaya gelmiş olmasının sevinci anneyi mutlu kılarken, sağlık durumunun gerektirdiği dikkat onu daha ihtiyatlı bir hayat yaşamaya zorlar. Türlü sıkıntılarla dolu dokuz aydan sonra anne olmanın sevinciyle, gebelik sırasında çekilenler bir an için unutulur. Yalnız, şimdi de anne vücudunun, gebelikten önceki halini alması için gözetilecek birtakım noktalar vardır.
Lohusalık, eskilerin deyimiyle ‘kırklıyana’, yani altı haftayı doldurana kadar sürer; bu devrede cinsiyet organlarında gebelikten, doğumdan ileri gelmiş değişiklikler düzelir; öte yandan, meme bezlerinin çalışması başlar, tam haddine varır.
Doğumdan sonra ortalama bir kilo ağırlığını bulan rahim yavaş yavaş ufalır, eski büyklüğüne iner. İlk âdet, meme vermeyenlerde altı hafta sonra, verenlerde çoğunlukla meme kesiminden sonra görülür. Dölyatağı (rahim) ortalama iki hafta içinde normal halini alırken dölyatağı ağzı da sekizinci günde bir parmağın geçemeyeceği kadar daralmış olur. Dölyatağının içindeki büyük yara yüzleri başlangıçta çok miktarda sıvı ve kan salgılar, bu akıntıya loşi (nifas) denir. Bu akıntıda ilk dört, beş gün taze kan bulunduğundan, rengi kırmızıdır. Sonraları eski kandan dolayı koyu kahverengi; ortalama sekizinci – onuncu günden başlayarak kirli kurşuni, ya da sarımtırak renktedir; sonra 4.-6. hafta sonunda rengi daha da açılarak tamamen kaybolur.
Gebelik sırasında gerilmiş, büyümüş olan karın çok zaman lohusalıkta eski halini alamayarak gevşek, sarkık kalır; eski hale dönüş uygun bir lohusalık jimnastiğiyle, masajla oldukça kolaylaşır.
Birçok kadınlarda, gebelik sırasında, çoğunlukla alt karın derisiyle göbek çevresinde, hatta kalçalarda gebelik çatlakları meydana gelir. İlk başta bunlar kırmızımtırak mavi renkteyken sonradan beyaz sedef rengini alır.
Gebelik sırasında meme bezleri de büyümüş, zaman zaman kolostrum denen bir salgılama olmuştur. Doğumdan sonra süt salgılanmasının çoğalmasıyla, meme dokusunun şişmesiyle göğüsler hızla büyür; böylece 3.-4. günde son haddini bularak çok gerginleşir, sertleşir, çoğunlukla ağrır. İşte bu olaya süt gelmesi denir. Çok zaman titremeyle birlikte ateşin de bir hayli yükseldiği görülür. Lohusa için gerçekten sıkıcı olan bu hal bir süre sonra geçer, kolostrumun normal süte dönmesiyle bebeğin beslenmesi sağlanmış olu
Süt bezlerinin çalışması değişmesi hormonlarla düzenlenir: Gebelik sırasında folikül hormonu süt yollarının gelişmesini ,gebelik hormonlarıda süt bezlerinin büyümesini sağlar. Doğumdan sonra süt salgılamayı hormon sayesinde süt oluşması başlar. Hormonların bu etkilerinin bilinmesine rağmen dışarıdan hormon vererek meme bezlerinin çalışmasını düzenlemek imkanı henüz elde edilememiştir. Süt miktarın artması için en iyi çare, normal emen çocuğa düzenli meme verilmesi, çocuk az meme emiyorsa, artan sütün dışarı sağılmasıdır.
Uzun Süre Süt Vermenin Zararları
Lohusalığın ilk günlerinde memelerden salgılanan kolostrumla normal anne sütü arasında büyük farklar vardır: Kolostrumda, yağlı beyaz kürelerle bol miktarda protein vardır. Sütte ise protein az, kaze çoktur.
Süt salgılama süresi her kadına değişiktir; çoğunlukla ilk 3 – 6 aydan sonra anne sütüne daha başka mamalar, besinler katılır. Uzun süre meme verilmesi annenin cinsiyet organlarında gerileme, hatta âdet görmeme hali yapabilir. Süt verme süresi içinde ikinci bir gebelik olursa, bunun ilk üç ayından sonra birinci çocuğu emzirmesi, anneyi fazlasıyla yoracağından, büyümekte olan çocuğa da zarar vereceğinden, uygun değildir.
Anne sütü ile beslenmeden mama ile beslenmeye geçilirken anne sütü yavaş yavaş azaltılarak kesilmeli! Süt gelmesiyle büyüyen, sertleş memeler süt kesiminden sonra yumuşak ve sarkık bir hal alabilir; nu önlemek için de süt kesimini yavaş yavaş yapmak, aynı zamanda göğüs jimnastiğini de ihmal etmemek uygun olur.
Lohusa Bakımı Nasıl Olmalı
Doğum sırasında büyük bir güç harcamış, terlemiş, yorulmuş olan anneye, çoğunlukla doğumdan hemen sonra, kuvvetli bir titreme gelir, bazen ateşinin bile yükseldiği görülür. İlk tedbir olarak anne rahat bir yatağa alınarak üzeri sıkıca örtülüp, sıcak bir çay, ıhlamur gibi içecekler, muhallebi, komposto gibi yumuşak yemekler verilir. Bundan sonra da, sık sık kontrol edilmek şartıyla, uykusuz geçen gecelerin yorgunluğunu gidermesi için, elden geldiği kadar çok uyumasına dikkat edilir. Çoğunlukla ikinci ve daha sonraki doğumlarda, doğumdan hemen sonra şiddetli son (etene) ağrıları görülür; bunları önlemek için de uygun bir ağrı kesici ilaç verilir.
Doğumdan sonraki ilk altı saatte, özellikle kanamanın dikkatle kontrol edilmesi, dölyatağı üst sınırının göbek hizasını geçip geçmediğine bakılması gerekir. Kanama çoksa, dölyatağı üst sınırı da göbeği aşmışsa lohusa bir doktora gösterilmelidir. Çok kuvvet sarf etmiş, uzun sürmüş doğumdan sonra anne karnına sıkı bir T bandı sarılması, mümkünse iki saat kadar da buz kesesi konulması alınacak ilk tedbirlerdendir.
Bazen dışarıya kanama olmamasına rağmen, annenin yüzünün solduğu, nabzının hızlandığı, soluğunun sıklaştığı görülür; bu, kanamanın rahim içine olduğunu, toplanan kanın dışarıya atılamadığını gösterir ki, derhal rahime karın üstünden elle masaj yapmak, rahim sıkışmasını sağlayacak bir ilaç vermek hayat kurtarıcı olur.
lohusa dönemi, lohusa kanaması, lohusa iç kanaması, lohusa bakımı nasıl yapılır, lohusa nasıl oluyor, lohusa nedir, lohusa sağlığı, lohusanın sağlığı, lohusa nasıl bakılır, lohusa bakımı, anne lohusa bakımı, lohusa için neler yapılır, lohusa için yapılacaklar, lohusanın sağlığı için neler yapılır, lohusa dönemi bakımı, lohusa bakımı dönemi, lohusaya ne verilir, lohusa ne yer, lohusa ne içer, lohusaya ne yapılır, lohusaya ne verilir, lohusa sporu, lohusalık nedir, loğusa neler yemeli, loğusa, loğusa bakımı, loğusa sağlığı
Lohusada İç Kanama
Evlerde yapılan doğumlarda meydana gelen cinsiyet organına ait yırtıklar da kanama yapabileceğinden kanama durmazsa havsalanın, ya da rahim ağzında bir yırtık olabileceği düşünülmelidir.
****Bugün için en iyi doğum her türlü imkânları bulunan hastanelerde, kliniklerde yapılan doğumlardır.
Lohusa ilk günlerde gerçek bir dinlenmeye muhtaçtır; ama bu, bütün bütün yatağa bağlanmak demek değildir. İlk gün yatak içerisinde her türlü hareketi yapabilen annenin, ikinci günden sonra ayağa da kalkması, hele bacaklardaki kan dolaşımını hızlandırdığından, faydalıdır. Lohusalığın ilk altı gününde anne günün büyük bir kısmını yatakta geçirirse, günde üç defa, özellikle yemeklerden iki saat sonra, yarım saat kadar yüzükoyun yatarsa hem ağrılarının azaldığını, hem de karnının daha çabuk küçüldüğünü görür.
Lohusanın sabah, akşam aynı saatlerde ateşini kontrol etmek, hatta mümkünse bunu bir kâğıt üzerine yazmak iyi olur. İlk günlerde ateşin 37 derecenin üzerine yükseldiği, hatta süt geldiği gün 38 derecenin üzerine çıktığı görülebilir. Ateş çok daha yüksek olursa, dördüncü, beşinci günden sonra da devam ederse bunun altında normal olmayan bir şey bulunduğunu düşünmek gerekir. Bu arada, ateşle birlikte nabzın da kontrolü uygun olur. Büyük kanamalar nabzın hızlanmasına sebep olduğu gibi, mikrobik bir hastalığın başlamasıyla da nabzın hızlandığı görülür.
Lohusa doğumdan on iki saat sonraya kadar ilk idrarına çıkmalıdır. Bunda bir gecikme olmuşsa idrar tepkisini uyandırmak için musluktan su akıtmak, ya da lohusanın altına sürgü koyup, kaynatıldıktan sonra kendi kendine soğumuş bir suyu yavaş yavaş dölyolu ağzına dökmek faydalı olabilir. Bütün bunlara rağmen gene de idrar yapamazsa, bilen biri tarafından sonda ile idrarın alınması gerekir; çünkü, dolu bir mesane rahmin gevşemesine, kanama yapmasına yol açar.
Gözetilecek Temizlikler
Çoğunlukla doğumdan sonra anne de bir kabızlık hali görülür; lohusalığın üçüncü günü büyük tuvaletini sağlayabilmek için bir gece önce uygun bir müshil ilacı verilmesi, fayda etmezse ertesi günü basit bir lavmanın yapılması gerekir.
Devamlı loşi1 akıntısı ile kirlenen dölyolu ağzı günde iki, üç defa, ayrıca her küçük abdestten sonra uygun antiseptik bir eriyikle yıkanmalıdır. Bunun için, hekimin salık vereceği antiseptik bir madde alınır; her sabah bir litre su kaynatılıp soğumaya bırakılır, içine antiseptik maddeden şişe kapağının dolusu kadar bir, iki defa konur, günlük temizlikte kullanılır. Temizlik yapıldıktan sonra gaz beziyle hazırlanmış bir tamponun dölyolu ağzına kapatılması mikropların içeriye girmesini de önlemiş olur.
Doğum sırasında, dölyolu ağzında yırtık meydana gelmiş, buraya dikiş konmuşsa, temizlikten sonra sülfamitli2 bir yara tozunun dikişler üzerine serpilmesi faydalı olur. Kullanılmış olan bezler, el değmeden, cımbızla tutularak alınmalı, yakılmalıdır. Lohusa bakımını sağlam bir kimsenin yapması anne için de, çocuk için de mikroplardan korunmak bakımından çok önemlidir.
Doğumdan Sonra Memelerin Sağlığı
Doğumdan on iki saat sonraya kadar çocuğa hiçbir şey verilmez. On ikinci saatten sonra yirmi dördüncü saate kadar, üç saat ara ile, hafif şekerli su verilir. Yirmi dördüncü saatte ilk defa emzirilir. Her emzirmeden önce de, sonra da meme başları hafif antiseptik, zararsız bir eriyikle (mesela %2 asit borikle), temizlenmeli, gaz beziyle kapanmalıdır.
Birkaç gün emzirmeden sonra meme başlarında çatlak meydana gelirse, meme verdikten sonra 5 gr. tanin, 15 gr. gliserin, 80 gr. alkolle hazırlanmış bir eriyikle meme başları yumuşatılır, üzerine bu iş için düzenlenmiş özel bir merhem sürülür.
Bütün dikkat ve ihtimamlara rağmen, meme başındaki çatlaklardan giren mikroplar memede iltihaplanma yapabilirler. Kızartı, ağrı, ateş yükselmesi ile kendini gösteren bu durumda kızarmış bölge üzerine özel merhemler sürmek, uygun antibiyotikler kullanarak apseyi önlemek gerekir. Apse olduktan sonra yapılacak iş, apsenin muhakkak bir doktor tarafından açılmasıdır.
Annenin dinlenmesi bakımından meme saatlerini de ayarlamalıdır. En uygun şekil, sabah saat 6’dan başlayarak, her üç saatte bir vermektir; böyle son meme gece yarısı verilmiş olur. Gece yarısından sabah saat 6’ya kadar anne de, çocuk da kesin bir şekilde dinlenmiş olur.
Lohusa Neler Yemeli, Neler Yememeli
Lohusanın, beslenmesi için, zengin besinler alması gerekir. İlk günlerde sindirimi kolay yiyecekler verilmeli, üçüncü günden sonra, bağırsak tembelliği lavmanla, müshille giderildikten sonra, kuvvetli besinlere geçilmelidir. Anne, verdiği süte göre vücudundan 800-900 kalori kaybeder. Bunu karşılamak için en iyi çare lohusaya günde en az bir , litre kadar süt içirmektir. Bunun yanı sıra bol vitaminli besinler, bu arada bol bol sebze, meyve, ayrıca fındık, ceviz, badem gibi kuru yemişler de verilir. Öte yandan, istediği şeyler kendisine verilmeli, az miktarda kahveye, çaya da müsaade edilmelidir. İçki, sigara bu devrede anne için de, çocuk için de çok zararlıdır.
Kötü bir gelenek olarak lohusaların uzun süre tam yatakta dinlenmeye bağlı tutulmaları yersizdir. Hastanın genel durumu iyiyse, kendi isteği de varsa ikinci günden sonra yataktan kalkabilir. İlk kalkışta birisinin yardımıyla oda içerisindeki iskemleye kadar gidip oturmak, daha sonraları da, gene birisinin yardımıyla tuvalete kadar gitmek uygundur. Hasta ayağa kalktıktan sonra büyük kuvvet sarfettirici ıkınma, ağırlık kaldırma gibi hareketlerden sakınmalıdır. Alt tarafın gevşek olmasından dolayı bu gibi hareketlerle dölyatağının dışarı kadar çıkabileceği pek de hoş olmayan durumlar meydana gelebilir.
Lohusanın odası güneş alacak şekilde geniş pencereli olmalı, halı, kilim gibi toz tutabilecek şeyler bulunmamalıdır. Lohusanın kan, idrar, akıntı gibi keskin kokular yayan özellikleri olduğu için, odanın havasını sık sık değiştirmeli, mümkünse kolonya serpilerek taze bir hava yaratmaya çalışılmalıdır. Bunun yanında, geceleri dışarı çıkartmak şartıyla, güzel çiçeklerle odanın süslenmesi lohusanın ruhu üzerinde çok faydalı olur.
Lohusalık devresinde kadınlar ruhen çok hassas olurlar. En ufak olaylar onların ruhları üzerinde büyük etkiler meydana getirir. Çevrelerindekilerin bu durumu göz önünde tutarak, üzücü olayları lohusaya duyurmamaları gerekir. Bu gibi olaylar karşısında en büyük tepki süt kesilmesi olarak kendini gösterir. Süt kesilmesine korku, heyecan da yol açabilir.