Tarihten önceki zamanlarda para olmadığından alım-satım trampa suretiyle yapılırdı. Bugün dahi bazı işlerde mübadele usulüne yer verilmektedir.
Şair Homeros, Çanakkale’nin Truva savaşlarındaki bir mübadele olayını şöyle anlatır:
Bu savaşta kahramanlık gösterenlere birinci mükâfat olarak birer tripus (Üçayaklı mukaddes kazan) verilmişti. Bir Tripus 12 öküz değerinde idi. Yine bu savaşta esir edilen en güzel kızlardan her biri 4 öküze satılmıştı.
Bu olaydan dört yüz yıl sonra ( M.O. VIII. yüz yıl ) Anadolu’da Lidya’lılar tarafından Sardes (Salihli) şehrinde ilk defa sikke basılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu suretle, devletin resmi damgasıyla kıymeti belli edilmiş madenden bir parça olan sikke meydana gelmiştir.
Trampa devri ile para basımı arasında geçen yıllar içinde kültürlü olan milletler, geniş ölçüdeki ticaret münasebetlerini daha kolayca yürütmek için bir müddet maden külçeleri kullanmışlardır. Oğuznameye göre, dedelerimiz altın ve gümüş gibi madenleri mübadele vasıtası olarak ilk kullananlar arasındadır.
Eşya ve hayvan değiştirilmesi gibi madenlerin de alım ve satımda kullanılması, istenilen emniyet ve kolaylığı sağlamaktan uzak bulunuyordu. Zamanla insanlar bunun da yolunu buldular. Bu madenleri yuvarlak veya köşeli keserek üzerlerine damga vurdular. Bu suretle devletin nezareti altında yapılan belli damga ve ağırlık taşıyan çeşitli madenlerden sikke meydana getirilmiş oldu.
Ticaret münasebetlerinde bu sayede elde edilen kolaylık ve sadelik yüzünden, para basılmasının başlamasından beri bu usul hiç aksamadan devam edip gelmiştir.
Eski çağlarda para nasıl üretilirdi?
İlk sikkeler, dövmek suretiyle yapılmıştır. Bu, çok güç ve ağır bir işçilik istiyordu. Önce sikkenin şekline göre, tasvir, damga ve yazılar demir veya tunç kalıplara ters kazılırdı. Yüz tarafın kalıbı olan bu parça kütük veya demir bir örsün üstündeki deliğe konurdu. Sikkenin tersi de böylece hazırlanırdı. Yalnız bu kalıba bir sap takılırdı.
Paranın madeni ( elektron, altın, gümüş, bakır ve tunç) kızdırılır, iki kalıp arasına konur, kıskaçla tutulan kalıbın üstüne vurulmak suretiyle para basılmış olurdu.
Bu şekil para basımında en büyük güçlük üst kalıbın 2-3 yüz çekiçten fazlasına dayanamayarak bozulmasıdır. Bu yüzden sık sık yapılan kalıpların üzerindeki resim ve işaretlerde bazı farklar meydana geldiği incelemelerden anlaşılmıştır.
Bu güçlüğü azaltmak için bilhassa ilk zamanlarda üst kalıpta resim kullanılmamıştır. Kaymaması için bir çukur kazılmıştır. Önceleri çok kaba olan bu çukurlar, zamanla hendesi tezyinat olarak dört köşeli bir şekil almıştır. Bunlara, Quadratum incusüm ( carre creux guadrikartit ) denilmektedir.
Bugün elde edilen en eski sikke şekilleri küçük elektron külçeleridir. Altın – gümüş halitası olan elektron Anadolu’da tabii olarak bulunuyordu.
Eski Sikkeler ve Krallıklar
En eski sikke resmi Lidya kırallarının arslan armasıdır. Elektrondan yapılmış bu Anadolu sikkelerinin tersinde yalnız çukur bulunmaktadır.
Yine Lidya devleti ilk defa altınla gümüşü ayırarak çifte kıymette para usulünü meydana getirmiştir. Lidya kıralı Kreusos’un ( 561 – 554 ) bastığı paralarda bir arslanla bir boğanın ön kısımları vardır.
Anadolu’nun Persler tarafından işgalinden sonra İran Şahı Darius I zamanında da altın ve gümüş sikke basılmış ve bunlar, V – IV. yüz yıllarda ticaret ve siyaset üzerinde önemli rol oynamıştır.
Sikkeler, kısa bir müddet içinde bütün ticaret şehirlerinde para olarak kullanılmaya başlamıştır. Darp sanatı, o zamanki medeni âlemin en uzak köşelerine varıncaya kadar yayılmıştır. Aynı zamanda şehir armaları ile çeşitli örnekler meydana gelmiştir. Bu zamanlarda bakır para basılmamıştır.
Yunanistan ve İtalya’da yalnız gümüş sikke basılmıştır. Altın sikke basma hakkı ise, sikkenin icadından beri yalnız krallara mahsus bir imtiyaz olarak kalmıştır.
Sikke darbı sanatı, M. Ö. V. yüz yıldan itibaren en yüksek derecesine çıkmıştır. Sikke sanatında büyük başarı gösterenlerin adlarını sikkelere koyma şerefi de kendilerine verilmiştir.
Pers’lere karşı zafer kazanan Elen’ler pek çabuk kalkınmışlar ve ticaret münasebetlerini genişletmişlerdir. Bu yüzden Yunanistan’da ve Anadolu’da daha fazla sikke basılmaya başlanmıştır.
Her günkü hayatın en küçük masraflarını bile sikke ile ödemek mecburiyeti karşısında çok miktarda gümüş sikke basıldığı gibi, aynı zamanda daha aşağı kıymette olan bakır ( bazen tunç ) para basılmasına da başlanmıştır. İlk zamanlarda az olan bakır paralar gittikçe lüzumundan fazla çoğalmıştır.
Makedonya kralı Philippos II zamanında ( M. O. IV* yüz yıl ) çıkarılan altın sikkeler, bu devletin kudreti nisbetinde önem kazanmıştır. Sikkelerin üzerine Olympia oyunlarının yarış arabaları konmak suretiyle, kendilerinin de Elen aslından geldikleri anlatılmış ve böylece siyasî propagandaya paralarda ilk defa yer verilmiştir.
Oğlu Büyük İskender’in dünyayı istilası sırasında ticaretin sağlam bir temel üzerine kurulması için, o zamanın muteber parası olan Attika tetradrahmi’sini esas alarak para bastırmıştır.
Bunların yüzünde İskender’in esatiri atası olan Herakles’in resmi, tersinde krallık kudreti ve zaferi bağışlayan Elen büyük tanrısı Zeus’ün tahta oturmuş resmi vardır. Bu, sikke resminin arma tarzından yavaş yavaş tanrıların resmine gidişi göstermektedir. Bu suretle tanrı başlarında ruhi canlılık ve özellik meydana getirilmiştir.
Büyük İskender’den sonraki 300 yıl içinde Elen kültürü Hindistan’a kadar genişlemişti. Bu yayılma zamanla büyük çöküntü göstermiştir. Bunu, bu devrin sikkelerinde görmek mümkündür. Bu sırada piyasaya çıkarılan sikkelerin sayıları çoğalmış, fakat tiplerdeki zenginlik azalmıştır. Bu da Hellenistik devletlerin, o zamana kadar müstakil olan bir çok küçük şehirlerin sikke darpetme hakkından mahrum edilmesinden ileri gelmiştir.
Büyük İskender’in geniş ülkesinin paylaşılması üzerine meydana gelen devletler, kendi adlarına para basmışlardır, Mısır’da Ptolemaios, Suriye’de Seleukos, Trakya’da Lysimachos, Bergama’da Philetairos ( M.O. 281 ) gibi İskender’in komutanları tarafından kurulan krallıklar bunlardandır.
M. Ö. III. yüz yıldan itibaren kral resimlerinin de paralara girmesi, tasvir sanatını yüksek ve parlak bir dereceye çıkarmıştır. Çokluk büyük bir sanat gösteren bu tasvirler, Hellenistik sikkelerin esas güzelliği sayılmıştır. Umumiyetle canlılık ve hareket gösteren resimler yerine, şimdi daha sabit hususi alametler meydana getirilmiş oluyordu.
Bu suretle, kalıp kesme sanatı da tezyini şekilden uzaklaşmış, yüksek kabartmaları ve süslü örnekleriyle göze çarpan sikkeler azalmıştır
Sikkelerin üzerine kralın resmini, adı ve unvanını koymak âdeti Hellenistik sikkelerin başlıca özelliği olmuştur. Bazı sikkelerde, şakağın üzerindeki büyük koç boynuzu, kiralı Tanrı Ammon’un oğlu olarak gösteriyordu.
Roma Cumhuriyetinde kendi tasvirlerini paralara koymak hakkı ilk defa Caesar’a verilmiştir.
Bu zamanda, yazı süs gibi paralara girmiştir. Önceleri resmin yanında boş kalan yerlere yerleştirilen harfler, gitgide sikkenin yuvarlaklığına uydurulmuş ve nihayet resmin etrafında bir daire çevirmiştir.
Resim ile yazının birbirinden ayrılmış olması, bugün dahi düstûr (kural, örnek) olacak önemde büyük bir buluş sayılmış ve sikkenin sabit bir şekle girmesine sebep olmuştur.
Ancak bu şekil, daha sonraları islam alemince canlı tasvir yasak edildiğinden, sikkelerde resim yerine yazıya tezyini bir şekil vermek suretiyle, en zarif bir tarzda düzenlenmiştir.
Sikkenin üzerindeki yazı, ilk zamanlarda parayı basanın sorumluluğu için çok defa onun adının bir kaç harfinden ibaret bulunuyordu. Fakat sonraları şehirlerin, Hellenistik devirde ise kralların da isimleri tam olarak yazılmaya başlanmıştır.
Yine Hellenistik devirde, meskûkâtı (sikke, metal para) teminat altına almak için yalnız devlet isminin konması yeter görülmediğinden, para işlerinden sorumlu olanların adları monogram şeklinde sikkelerde gösterilmiştir.
Yazı, sikkeyi basanı ( şehir, devlet, kral, birlik ) ve sikke memurlarını tanıttıktan başka, sikkenin tarihini de anlatmaktadır. Bu inkişaf, Roma imparatorluğu sikkelerinde en yüksek derecesini bulmuştur.
Bu devir sikkelerinin sanat bakımından düşüklüğüne karşı, tarihçiler için en başta gelen bir kaynak olması bakımından çok önemi vardır.
Bu arada, İktisadi sebepler yüzünden, ilk para birliğini Bergama Devleti meydana getirmiştir. Bunun için, Kistophor denilen gümüş bir para basılmış, Bergama Devleti içindeki şehirlerde para birliği sağlanmıştır.
Bu suretle, sikke darbının birliğinde ilk adımı atan ve batı Anadolu’daki devletlere de örnek veren Bergama kralları olmuştur.