Sigorta teklifi, sigorta acentası ile sigortalı arasındaki fayda ve beklenti zincirini düzenleyen belge akdidir. Bu noktada taraflar arasında doğru bir iletişim sağlanmalı; amaç ve faydalar birbiriyle orantılı olmalıdır. Sigortadan yararlanacak kişinin beklentileri ile sigorta teklifi veren şirketin sundukları belli düzeyde örtüşmediğinde sağlıklı bir poliçelindirme yapılmasına imkân yoktur. Uzun vadede taraflar arasında doğru iletişim ve amaç ilişkisinin devam etmesi sosyal ve ekonomik şartların sağlanması ile olur.
Bireylerin sigorta bilincinin yeterli ölçüde gelişmemesi olası kayıpları risk olarak görememelerine neden olmaktadır. Buna toplumdaki kadercilik anlayışının bir sonucu olarak bakabiliriz. Yükseköğrenim görmüş kişilerin bile sigorta konusuna yönelik tutum ve davranışlarının olumlu yönde gelişmediği saptanmıştır. Zorunlu sigortaları bile külfet olarak görenlerin sayısı oldukça fazladır. Bu, trafik cezası almamak için emniyet kemeri kullanmaya benzer. Sigorta bilincinin yükseköğrenim görmüş kadınlarda yükseköğrenim görmüş erkeklere oranla daha gelişmiş olduğu ortaya konmuştur. Sosyo – ekonomik karar vericilerin erkek bireyler olduğunu düşünürsek bu durum sigortacılık anlayışını olumsuz yönde etkilemek
Sigorta neyi güvence altına alıyor? Değer verdiklerimizi. Tabi ki de arabamızı kendimizden daha fazla sevmiyoruz. Sosyo kültürel belleğimizde yer alan “Cana geleceğine mala gelsin” anlayışını mantıksal çerçevede doğrulayabiliriz. Şöyle ki; zarar gören maddi varlığımız sigorta teminatı altındayken bunun rahatlığı ile cana değil mala gelsin diyebiliriz pekâlâ. Hem de abartısız bir gerçeklik ile… Kaldı ki sigortacılığın ortaya çıkışı da maddi varlıkları güvence altına alma ihtiyacına dayanır.
Bununla birlikte toplumların ekonomik gelişmişliği ve refah düzeyi sigorta bilincinin tartmasındaki kilit noktalardır. Sigorta ihtiyacı duyan kişinin aklında beliren ilk sorunun “Var olan risklerin ölçüde bertaraf edebilirim” olması gerekir. En az prim miktarı ile sigorta sağlayan bir şirketi nasıl bulabilirim düşüncesi ön planda olmamalıdır.
Üzerinde durulması gereken diğer konu da sigorta şirketlerinin durumudur. Sigorta şirketleri bireylere güvence sağlarken kendilerini ne kadar güvende hissediyorlar? Sigortacılık anlayışındaki istikrarsızlık sigorta şirketlerinin geleceğe yönelik mesleki kaygılarını arttırıyor. Devletin bu konudaki yasal düzenlemeleri yeterli bulunmuyor. Ayrıca örgütlenme de istenilen düzeyde değil. Tüm bu gereksinimlerle birlikte sigorta şirketleri için de “Bırakın yapsınlar” demek gerekiyor aslında. Lloyds cesareti gösterebilecek kişilere ihtiyaç var elbette. Ancak dinamik bir ortamda sigorta teklifi poliçeye ve dolayısıyla güvenceye dönüşebilir.