Masal çocuk edebiyatı çerçevesi içinde kalmaz; folklorun da engin ve zengin bir bölümüdür. Yazılı edebiyatın bulunmadığı en eski çağlardan başlayarak genç, yaşlı herkesi ilgilendirmiş bulunan bu tür, yazılı edebiyatın doğup gelişmesinden çok sonraya kadar devam ettiği gibi, günümüzde de önemini kaybetmiş değildir. Çünkü masal, bütün insanları, özellikle, hayal ufku geniş, hayal özlemi derin olan çocukları, bu bakımdan hakkiyle tatmin eden güzel, faydalı kaynaktır.
Masalda, en üstün gelen konular motifler kişi ve kişinin serüvenleri olmakla birlikte ona asıl renk veren, çekicilik çeşnisini katan şey hayal elemanları, olağanüstü olaylardır. Masalların başlıca bir özelliği daha vardır: Bunlar belli bir kişinin yazdığı hikâyeler değildir; kimin yarattığı belli olmayan, ağızdan ağza dolaşarak, bütün bir milletçe derlenip toparlanmış, bir toplumun ortak bilincinden doğmuştur.
Masallarda ulusal karakter ve nitelikler bulunacağı gibi, büyük çapta bölgesel karakter ve nitelikler de bulunur. Meselâ «Türk Masalları», «Hint Masalları», «İngiliz Masalları» diyebileceğimiz gibi «Şark Masalları», «İskandinav Masalları», «İslâv Masalları» da diyebiliriz. Demek oluyor ki genel yapılarında ortak benzeşmeler bulunan bu sözlü hikâyeler; ulusların özel yaşa yış, düşünüş, duyuş ve karakterlerine göre, ya da bölgelere göre, birbirlerinden belirli farklar gösterebiliyorlar. Türk ulusunun pek ünlü «Dede Korkut Masalları» bu gerçeğin pek seçkin bir örneğidir.
insanlar
Masal Tekerlemeleri
Masalları, yazılı edebiyatın hikâyelerinden ve romanlarından ayıran başlıca özelliklerden biri de anlatılışları sırasında baş kısımlarında bulunan tekerlemelerdir. Masalın bu tekerleme kısmına döşeme de denir. Döşeme (tekerleme) dinleyeni masalın havasına sokmaya yaradığı kadar, anlatanın söz ustalığını da gösterir. Örnek olarak Çocuklar İçin Edebiyat adlı eserden, Eflâtun Cem Güney’in derlediği bir tekerlemeyi alalım:
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde… Dırıltıydı, mırıltıydı, raftan fincan düştü kırıldıydı, hem de ne fincan ya!… Dedemin dedesinin dedesinden kalma, kulpu kırık, kenarı yok, şu ahım şahım fincan… O akşam ne cezveyi köpürtebildim, ne kahveyi hörpüldetebildim. Bakın hele şu ettiği yetmiyormuş gibi, kırdığı kırkı geçmiyormuş gibi, bir de benim karşıma geçip ah çekmez mi ya bizim güdük fare!… Kızmayın, benim canım efendim, bu farenin derdinden bittim tükendim. Benim gibi bir yalınkat adam değil, kambur felek, kadife yelek bile dayanmaz buna. Bir gece değil, beş gece değil, her gece bu; kuyruğunu yay ediyor, unu bulguru pay ediyor, yağı, kıymayı zay ediyor. Öyle ya, hani han, hani harman? Evimizin ardı tarladır, ekini kor, bize zorlatır, karanlıkta göz parlatır. Ama, gel gelelim, kaçak dövüşüne metin, ne var ne yok teslim ettik bütün, bacamızdan çıkmaz oldu tütün. Gayri ya bu fare durur, ya biz. Bu gece düşündüm taşındım, tatlı tatlı kaşındım; baktım ki olur gibi, olacak gibi değil, ne yapıp yaptım gene, telli pullu bir arzuhal yazdım kediye; dilediğim yerini bulursa, kilerde nöbet bekleteceğim.
Var varanın, sür sürenin, destursuz bağa girenin, dayak yemesi çok olurmuş dost ve ahbap hatırı… Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, altı ay bir güz gittik, bir de arkamıza dönüp baktık ki bir arpa boyu yol gitmişiz…
Türk masallarında, birbirine karışmış, benzer yönleri, benzer sözleri çok olmakla birlikte, pek çeşitli tekerlemeler vardır; Türk masalcılığı, konulan kadar, tekerlemeleri yönünden de zengin ve renklidir. Çoğunlukla masalların sonunda da tekerlemeler söylenir. Daha kısa olan bu «masal sonu tekerlemelerinin en çok kullanılanı şudur:
Gökten üç elma düştü yiğitoğlu yiğitlerin başına. Birisi bu masalı dizip koşana, birisi oturup dinleyene, birisini de okuyup üfledim… Onun ruhuna bağışladım… Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine…
«Dede Korkut Masallarındaki masal sonu tekerlemelerinde daha engin bir anlam ve hayal genişliği görülür:
Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı. «Bu boy Deli Dumrulun olsun, benden sonra ozanlar alıp söylesin; alnı açık, cömert erenler dinlesin» dedi. Yöm vereyen Han’ın: Yarlı kara dağların yıkılmasın; gölgelice kaba ağacın kesilmesin; kan akan güzel suyun kurumasın; kadir Tanrı seni namerde muhtaç etmesin. Ak alınla beş kelime dua ettik, kabul olsun, yığıştırsın, biriktirsin, günahımızı adı güzel Muhammed’e bağışlasın.»
Ünlü Masallarımız
«Dede Korkut Masalları »ndan sonra Türk edebiyatınm en ünlü masalları arasında «Keloğlan Masalları», «Peri Kızı», «Köroğlu», «Açıl Sofram Açıl», «Altın Heybe» başta gelir. Folklor kaynağından gelen masal motiflerinin, masalların, ciddî çalışmalarla, değerlendirilmeleri işi bizde oldukça yenidir. Bu konuda değerli çabaları geçmiş kimseler arasında Naki TezeFi, özellikle, Efİâtun Cem Güney’i anmak yerinde olur.
Masalların, az veya çok işlenme yolu ile ele alınması konusu Avrupa’da bir-iki yüzyıl öncesinden başlamış, yalnız bu alandaki faydalı çalışma ve eserleri ile edebiyat tarihine geçen pek tinlü kişiler çıkmıştır. Bu alanda Alman Grimm Kardeşler’le, DanimarkalI Andersen özellikle üstlerinde durulması gereken yazarlardır. İlkçağ yazarlarından Aisopos (Ezop)un hayvanlan, bitkileri, cansızları konuşturarak meydana getirdiği fabl denilen masal türünü XVII. yüzyıl Fransız şairlerinden Lafontaine daha da geliştirmiş, güzelleştirmiştir. Batı edebiyatında öyle masallar vardır ki, bunların büyük bir kısmı zamanla dünya ölçüsünde bir Un ve değer kazanmış, birçok füimlere, tiyatrolara, hattâ operalara konu olmuştur. Çok bilinen, çok yaygın olan Cinderella (Külkedisi) bunlardan biridir. «Rip Van Winkele», «Alice (Alis) Harikalar Ülkesinde», «Gulliver’in Serüvenleri» de masal türü edebiyatının ölmez, unutulmaz örnekleri arasındadır. Öte yandan Hint, İran, Arap kaynaklarından doğmuş, bütün dünyaya ün salmış «Ali Baba ile Kırk Haramiler», «Sindbad’m Macerala rı», «Alâettin’in Sihirli Lâmbası», «Binbir Gece Masalları» da masal edebiyatının başlıca örnekleridir.
Çocuk Ruhu ve Masal
Çocuk eğitimcileri çocukların hangi çeşit masallardan daha çok hoşlandıklarını araştırmışlar, bu konuda birçok incelemeler yapmışlardır. Varılan sonuçlar kesin olmamakla birlikte, çocukların en çok hareketli, meraklı masalları sevdikleri anlaşılıyor. Bu arada, korkunç cin, peri, ejder, canavar masalları çocukları ürkütmekte, hattâ bazan ruhları üzerinde kötü etkiler yaratmaktadır Buna karşılık, eğlendirici, güldürücü masallardan çocuklar çok hoşlanırlar. Yalnız, masallarda, hikâyelerde sözlerden çok hareketlerin güldürücü olması çocuğu sarar.
Gene bugünkü çocuk eğitimcileri hayvanları insan kılığına sokan, insan gibi konuşturan, «fabl» türü masalları pek uygun bulmuyorlar; buna karşılık, hayvanları kendi özellikleriyle, tabii yaşayışlarıyla anlatan hikâyeleri tercih ediyorlar. Hele okul-öncesi yaşlardaki çocuklara anlatılacak, bir kitaptan okunacak masalların çocukta, onun hayal âlemini geliştirmekle birlikte, dış dünyaya ilgisini artıracak bir etki yaratmasına önem veriyorlar. Bu arada, hayvanların yanı sıra, uçak, tren, otomobil, makina gibi cansızları da canlı gibi, gene kendilerine özgü noktalan belirterek gösteren hikâyeleri de uygun buluyorlar, öte yandan, eskiden çoğu kıral çocukları için yazılmış, kırallann, kıraliçele- rin asaletini, sarayların ihtişamını, prenslerin kahramanlığını, prenseslerin zarafetini, kirala sadık kalan kulların mükâfatlandırıldığını anlatan eski masalları günümüzün demokratik zihniyetiyle bağdaştıramayan eğitimciler de var. Bunlara göre, günümüzün çocuklarına kırallık devirlerinin ülküsü değil, çağımızın bilime, çalışkanlığa, buluşlara dayanan düşünüş tarzı aşılanmalıdır; bu arada, uzay çalışmaları, gökyüzü yolculukları çocuğun hayal gücünü geliştiren, ona sonsuz ufuklar açan çekici birer konu pek âlâ olabilir.
Özet olarak şunu belirtmek yerinde olur: Çocuğa bir masal anlatırken, onun ruhu üzerinde yapacağımız etkiyi gözönünde bulundurmalı, ma sal, hikâye konularını buna göre seçmeliyiz. Çocuklarımıza, ulusal duygularını geliştirmek için Türk masallarını, Türk kahramanlık hikâyelerini tereddütsüz anlatabiliriz; onda, iyilik-kötülük kavramını yaratabilecek masalları ders verir gibi bir tavır takınmadan, sonucu kendisinin çıkarmasına imkân vererek tatlı, eğlendirici bir hikâye gibi anlatmak da yerinde olur. Bunların yanı sıra, çocuğa hayvan sevgisi aşı- Uyacak, çevresindeki insanlara, canlılara, cansızlara ilgi uyandıracak masallar, hayatın çeşitli olaylarma merak sardıracak hikâyeler de anlatmalıyız.