Hayat Pedi – Hayatpedi.com

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Yaşam
  4. »
  5. Eşler arasında sohbet ve iletişim eksikliği

Eşler arasında sohbet ve iletişim eksikliği

admin admin -
59 0

Fransa’da yapılan bir anket özellikle evli hanımların yüzde 65’inin eşlerinin artık kendileri ile sohbet etmediklerinden şikayet ettiklerini göstermiştir. Evlilik yalnız beraber yaşamak demek, değildir. Aynı zamanda birçok konuyu paylaşmak demektir. Konuşacak şey bulamayan çiftlerin geleceği parlak olmaz. Bunu akıldan çıkarmamak gerekir. Sohbet eşlerin arasındaki bağları güçlendirir. Konuşarak daha iyi anlaşmalarına yardımcı olur.

Bir yazarın bu konudaki bakış açısınıda sizler için derledik…

1- Kişilerin Farklı Aile Yapılarının Olması: Özellikle bu coğrafya da yaşayan insanların ilişkilerini evlendikten sonra bile aileleri şekillendirmeye devam edebiliyorlar. Geldikleri ailelerin farklı yapıda olması ve bu farklılığı bir zenginliğe dönüştürmeyi beceremeyen eşler, bu farklılıklardan dolayı büyük sıkıntılar yaşayabiliyorlar. Burada özellikle etkili olan davranış; bireylerin genellikle ailelerinde gördükleri ilişki biçimini model alarak, eşlerinden buna uygun davranmasını beklemeleri oluyor. Aileler de çiftin yaşam tarzına sürekli müdahalede bulunduğunda yeniden yapılanma aşamasında olan çiftin ilişkisi zora girebiliyor. Hal böyle olunca da, çok iyi anlaşmalarına rağmen bazı çiftlerin sürekli olarak ailelerinin etkisi altında kalmaları ilişkilerini bitme noktasına kadar sürükleyebiliyor.

Çözüm: İki farklı aile yapısından gelen bireylerin kendi evlerinde yeni bir yapı belirlemeleri ve buna uygun yaşamaları bu problemin çözümünde en etkili yöntemlerden biridir. Kendi farklılıklarını konuşarak, birbirlerini tanıma sürecine girmeleri ve birbirlerinin beklentilerini, özlemlerini, hedeflerini öğrenip ona uygun olarak birbirlerine davranmaları yine etkili bir davranış olacaktır. Bütün bu uygulamalara rağmen ara sıra bu farklılıklardan doğan anlaşmazlıkları da büyütmeden sabırla karşılamaları ve bunu zamana yaymaları da etkili bir yöntemdir.

2- Eşler Arasında ki Görev Dağılımının Eşit/Adaletli Olmaması: Günümüzde kadınlar da çalışma hayatına yoğun bir şekilde katılıyorlar. Dolayısıyla rol ve sorumluluklarında da değişiklikler oluyor. Ev işleri, dışarıda çalışsa bile genelde kadına kalıyor. İşinden eve gelen kadınlar ise en çok evdeki eşit olmayan görev dağılımından yakınıyorlar. İşten gelen kadının ev işlerinde eşinden yardım beklemesi ve bunu dile getirmesi sonucunda da gerginlikler yaşanıyor. Ancak zaman içinde kadınlar, ya daha fazla gerginlik oluşmasın diye bu taleplerinden vazgeçip durumu kabullenmeye başlıyorlar ya da eşleriyle sonu boşanmaya kadar gidebilen bir çatışmanın eşiğine geliyorlar. Böylece evlilik kadın için bir yük olmaya başlıyor ve eşler arasına mesafe giriyor.

Çözüm: Öncelikle eşlerin evlenmeden önce bu durumu açık açık konuşup ev içinde bir görev dağılımı yapmaları ve daha sonra da buna göre evliliklerini sürdürmeleri gereklidir. Eğer bu durum evlendikten sonra meydana geldiyse, özellikle kadının bu konuda daha sabırlı davranarak talebini zamana yayarak hiç bıkmadan düzgün bir şekilde eşinden her konuda kendisine yardım etmesini istemesi uygun olacaktır. Bu konuda sabrın özellikle kadından beklenmesi, erkeğin toplum içinde yetişme tarzından kaynaklanmaktadır. Yıllarca kendisine ev işlerinin kadının işi olduğu (!) adeta empoze elden erkeğin bu durumu büyük bir olgunlukla karşılaması çoğu zaman bir süreç alacaktır.

3- Gerçek Dışı Beklentiler: İlişkilerde en sık rastlanan sorunlardan biri de eş veya ilişki ile ilgili gerçek dışı beklentilerdir. Bu beklentilere şu örnekler verilebilir:
“Eşim ben söylemeden ne istediğimi ve hissettiğimi bilmeli.”
“Birbirimizi sevdiğimize göre her zaman mutlu olmalıyız.”
“Eşim benim isteklerimi ve ihtiyaçlarımı tahmin edebilmeli.”
“Her konuda hemfikir olmalıyız.
“Birbirimizi seviyorsak ailelere veya arkadaşlara ihtiyaç olmaz.”
“Cinsel hayatımız, birbirimize olan ilgimiz hep aynı düzeyde devam edecek.”
İlişkide bu beklentilerin gerçekleşmemesi ya da gerçekleşmeyeceğinin görülmesi hayal kırıklıklarına, umutsuzluğa, gerginliğe yol açıyor. Eşler karşılıklı olarak birbirlerini
suçlamaya başlıyorlar.

Çözüm: Bu beklentilerin mantıklı olmadığını karşılıklı konuşarak, anlatmak
ve anlamak gerekiyor. Bu aşamada çiftlerin bir diğerinin beklentisinin ne olduğunu anlaması ortak beklenti oluşturmalarına da yardımcı olacaktır. Unutmamak gerekir ki: “Bir evliliğin temelini sağlam yapan unsurlardan biri, eşler arasında ki ortak paydaların çok olmasıdır.”

4- Değişim Talebi: Çiftler genellikle partnerlerinin olumsuz davranışları karşısında kendilerini kurban olarak görürler ve öncelikle onların değişmesini isterler. Partnerleri de aynı talep ile geldiğinde, değişime hazır bile olsalar önce değişim talebiyle gelen kişinin ilk adımı atmasını beklerler. Burada temel mantık şu dur: “Önce sen değiş, sonra ben mutlaka değişirim.” Bu da ilişki içinde işbirliği kurulamamasına ve uzlaşma sağlanamamasına neden olur.

Çözüm: İşbirliği ve uzlaşma ilişkinin gelişimi için çok önemli iki öğedir. Bu
iki öğe yerine getirildiğinde sorun da ortadan kalkar. Evliliği yeni doğmuş bir bebeğe benzetebiliriz. Bu bebeğin büyümesi, gelişmesi için öz veri şarttır. Nasıl ki bebeğin sağlıklı olması için hem anne hem de babanın ortak katkısı şartsa, evlilik müessesesinin de gelişimi ve sağlıklı olması için öz veri şarttır. Bura da ilk adımı karşıdan beklemek ve ona göre davranmak bu müesseseyi yıpratan bir davranış olacaktır. “Bu dünyada insanın tamamen ve istediği zaman değiştirebileceği tek kişinin kendisi olduğunu daima hatırlaması evliliğin selameti açısından şarttır.”

5- Duyguların Zamanla Değişmesi: İlişkilerde en sık rastlanan sorunlardan biri de eşe duyulan yakınlık ve sevgi hissinin zaman içinde değişkenlik göstermesidir. Duygular, hiçbir zaman kur yapılan ilk günlerdeki gibi yoğun bir şekilde kalmıyor. Ancak yanlış
bir inanışla “eşler sevgi, romantizm ve heyecanımız hep aynı kalmalı” beklentisi içine girdikleri için hayal kırıklığı yaşıyorlar. Oysa bu değişim, sevginin bittiği ve ilişkinin bitmesi gerektiği anlamına gelmiyor.

Çözüm: İnsan ilişkileri her zaman aynı düzeyde olmaz. Bu insanın doğası gereği böyledir. İnsan hayatı gibi ilişkilerde de inişler ve çıkışlar olabilir. Bunun bu şekilde kabul edilmesi, kişileri rahatlatacak ve birbirlerine şüpheyle bakmalarını engelleyecektir. Önemli olan ilişkinin iniş trendinde uzun süre kalmamasını sağlamak ve bu durumda duygusal ve bedensel olarak yeni çözüm yolları aramamaktır.

6- Rekabet Ve Güç Çekişmesi: Çiftlerden birinin ilişkiyle ve yaşamla ilgili konularda karar alırken daha etkin olması, kendi başına çözüm bulup uygulaması ve eşini de bu kararı uygulamaya zorlaması sorun yaratabiliyor. Çiftlerin uzlaşmacı bir tavır sergilememesi bu sorunu daha da pekiştiriyor. Bu, bazı çiftler için eve alınan basit bir obje konusunda yaşanabiliyorken, bazıları için çocukları konusunda alınan kararlarda görülüyor. Burada verilmek istenen mesaj adeta; “Patron benim!” mesajı oluyor ve bu durum diğer eşin çileden çıkması için yetiyor.

Çözüm: Eşlerden birini ilgilendiren her konu birlikte masaya yatırılmalı ve kararlar ortak alınmalı. Evlilik müessesesi bir nevi ortaklık AŞ gibi bir kurumdur. Nasıl ki ticari ortaklardan biri diğerinin rızası olmadan dayatmacı bir şekilde karar alır ve uygulamaya kalkarsa, bu ortaklığın uzun sürmeyeceği anlamına gelir. Evlilik şirketinde de durum bundan farklı değildir. Eşlerin her konuda uzlaşması beklenmeyebilir ama alınan her önemli kararda mümkün mertebe birbirlerine danışması ve ona göre karar almaları, bu müessesenin devamı için gereklidir.

Uzm. Dr. Kenan Taştan / Evliliğinizin Kaçıncı Kilometresindesiniz Kitabından Alıntıdır

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir