Sivil toplumu temsil eden en büyük kurumsal yapılardan biri haline gelen spor kulüplerimiz ve bu kulüpleri yönetenler aldığı kararlarda biraz daha sorumluluk bilinci ile hareket etmelidir. Bunu yapacak olanlar da zengin kulüp başkanları değil alanında uzman ve akademik eğitimini almış, tecrübeli profesyonel spor yöneticileridir.
‘Burak ÖZTÜRK – Spor Yöneticisi’
Büyüyen ve gelişen spor endüstrisi içinde önemli bir yeri olan spor kulüplerimiz, devasa boyutlara ulaşan ekonomisiyle büyük bir yönetim mekanizmasına; sosyo-kültürel ve toplumsal etki alanının genişlemesiyle de kitleleri peşinden sürükleyen sivil toplum hüviyetine büründü.
Günümüzde karmaşık, farklı ve değişken bir duruma gelen spor endüstrisi içinde spor kulüpleri için ‘kurumsallaşma’ önem arz etmektedir. Giderek karmaşıklaşan ve farklılaşan spor endüstrisinde kulüplerimiz için de kurumsallaşmanın kaçınılmaz bir sonuç olduğunu belirtmeliyim. Eğlence, turizm, sağlık, ulaşım, müşterek bahis sektörü ve malzeme sektörü gibi bir çok alana nüfuz eden spor kulüplerimizin çağdaş spor yönetimi anlayışının ilke kural ve metotlarına göre yönetilmesi zorunluluk arz ediyor.
Bir kaç sene önce Futbol Yaşam Döngüsü diye bir proje ile ortaya çıkmıştı Bursaspor. Sportif, ekonomik ve sosyal bir kulüp olarak iyi yönetilen ve doğru adımlar atan bir kulüp olmak hedeflenirken kamuoyunda Bursaspor’un kurumsallaşma yolunda emin adımlarla yürüdüğü görüşü hakimdi. UEFA Finansal Kontrol Kurulu (CFCB) tarafından finansal yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle Bursaspor’a Avrupa Kupaları’ndan men cezası verilmesi hepimizi şaşırttı. Kulüplerin borç batağında olduğu dönemler ekonomik olarak iyi durumda olduğu düşündüğümüz Bursaspor hayal kırıklığına uğrattı bizi.
Spor faaliyetlerinin günümüze kadar gelinen süreçte teknolojik ve sosyal gelişmelerle birlikte spor bir endüstri haline gelmiş, eğitim, sağlık, ekonomi, kültür, siyaset gibi bir çok alanda etkisini göstermiş ve psikoloji, sosyoloji, tıp, fizik, iktisat gibi bilim dallarının konusu haline geldiğini görüyoruz. Bu kadar farklı alan ve geniş bir platformu olan spor endüstrisinin amiral gemisi olan spor kulüplerimizde alanında etkin, yetkin ve uzman spor yöneticilerinden kurulu bir ekip ile yola çıkmadıkça kurumsallaşma söylemleri sözden ibaret ve sadece kamuoyunu oyalamak için kullanılan bir arguman olarak kalır.
Kurumsallaşma ile ilgili yazılan, çizilen ve söylenen çok şey vardır. Ancak geleneksel yöntemler ile yönetilen dernekler kanununun daraltıcı ve sınırlayıcı kuşatmasında özgünlüğünü arayan kulüplerimiz için hukuksal ve yönetimsel baskılardan kurtulması için şirketleşmek kurtuluş reçetesi olabilir. Profesyonelleşen ligler, artan rekabet, küreselleşme, sivil toplumun yaygınlaşması, teknolojideki gelişmeler, insana verilen değer ve kalitenin öneminin artması spor kulüplerinin çevresini ve niteliğini değiştirdi. Ekonomik, hukuksal, sportif ve idari olarak revizyona ihtiyaç duyan kulüplerimiz, Toplam Kalite Yönetimi, Sistem Yaklaşımı, Amaçlara Göre Yönetim, Durumsallık Yaklaşımı, Z Teorisi ve bir çok modern yönetim modellerini kurumsal yönetim ilkeleri doğrultusunda hayata geçirebilir. Bu yönetim modelleri arasında tercih yaparken önemle durulması gereken bir diğer nokta ise ulusal gerçekler ve küresel koşullar ile birlikte spor kulüplerimizin hedef kitleri olan taraftarlar, müşteriler ve tüketicilerin beğeni ve davranış biçimleri mutlaka kurumsal karşılık bulmalıdır.
Bursaspor sadece bir örnekti. Maalesef ki özellikle Türkiye’de bu ve benzeri durumlarla çok sık karşılaşıyoruz. Kurumsallaşma bir çok kulüp yöneticisinin ağzında sakız oldu. Söylemlerden öteye gitmeyen bu çıkışlar sadece spor kulüplerimiz için değil toplum için de büyük bir endişe duymamız için yeterlidir.
Sivil toplumu temsil eden en büyük kurumsal yapılardan biri haline gelen spor kulüplerimiz ve bu kulüpleri yönetenler aldığı kararlarda biraz daha sorumluluk bilinci ile hareket etmelidir. Bunu yapacak olanlar da zengin kulüp başkanları değil alanında uzman ve akademik eğitimini almış, tecrübeli profesyonel spor yöneticileridir. Bir çok spor yöneticisi diplomalı bir işsiz olarak iş-kur kapılarında dolanırken ve kendilerine en çok ihtiyaç duyan spor kulüpleri varken bir çok zengin yöneticinin işi en iyi ben bilirim kaprisleri yüzünden hem spor yöneticileri spor kulüplerinden uzaklaştırılmakta hem de spor kulüpleri yanlış kişilerce yönetildiği için yönetim yapısı kangren olmaktadır. Bu satırların yazarı başarının anahtarının doğru ve etik yönetimden geçtiğini bir kez daha hatırlatıyor ve teşekkür ediyor.
‘Burak ÖZTÜRK – Spor Yöneticisi’