Kolestrol (Cholesterol) da denen bu madde özellikle safra taşlarında bulunan ve dolayısıyla karaciğerden gelen bir sterordür. Sterol, bilindiği gibi, eski Yunanca’da katı anlamına gelir. Esası katı bir alkol olup, billûrlaşmış suda erimez, parlak beyaz bir maddedir. Hayvanı bir sterol olan Cholesterol (Kolesterin) beyinde, safrada, karaciğerde, vücut sıvılarının çoğunda bulunur. Vücuda besinle girer.
Yumurta sarısında binde dört, süt yağında ise binde otuz beş kadar vardır. Bunlar bağırsaklarda, yağ asitleri ile «ester» bileşimi yapar, özellikle göğüs bölgesi lenf sisteminde bulunurlar. Aç karnına alman kanda 1.000 de 10-20 kadar bulunan kolesterinin, kan, (alyuvar), böbrek üstü bezi, karaciğer, lenf bezlerinde çeşitli görevleri, vardır. Kolesterini safra ile bar- saklara atan karaciğer, bazen kolesterini tutar, depo eder. Bu depolama fazla olursa çeşitli hastalıklara özellikle ileri yaşlarda ciddî rahatsızlıklara sebep olur. Karaciğerin sellül dışı normal yağ biriktirmesi, karaciğer sellüllerinde bozukluk yoksa önemli sayılmaz, halbuki karaciğer sellüllerinde bozulma olur da onlar yağ ile değişirse hastalıklar görülür.
Kolesterin esas itibariyle besin maddelerinden gelir ama, organizma da az miktarda kolesterin yapar. Bu bakımdan, tedavilerde perhizin yanında bünye tedavisini de hesaba katmak gerekir. Kolesterini evvelce ilâç olarak kansızlıklarda, veremde, nekahet hallerinde, ishallerde ve umumi zafiyetlerde de balık yağı ile beraber günde 1-2 gr. verirlerdi. Hâlâ veren doktorlar da vardır.
Kandaki kolesterin ya serbest, bunu safra ile çıkarırız, ya da bileşik (ester) olarak bulunur, bunu dokularımızda tutarız. Bunların normal olan İ— 8 bölü 6—12 oranının değişimlerine göre hastalık halleri doğabilir. Kolesterin ölçme usulleri ayrı sonuçlar verdiği için raporlarda, hangi usulle muayene edildiğinin not edilmesi usuldendir.
Kolesterinin esas olarak, safra ile günde 10 – 50 santigram çıkarıldığına göre, safra yolları tıkanırsa bu madde kanda da artar. Kolesterin halk dilinde lüzumsuz ve sadece zararlı bir madde olarak ün salmıştır. Bu inanış yanlıştır, çünkü kolesterin organizmadaki protoplazma yapılışında ve sıvıların kolloit dengesinde vazgeçilemez bir elemandır. Organizmada, suya, ‘’karşı’’ olarak bulunan lesitin’e kolesterin karşı koyar, bunların çalışma dengeleri kanama ile ilgili olaylarda önemlidir. Sedimantasyon denilen pek Önemli deneylerin yapılışında bu dengenin kontrolü manası da vardır.
Kanda kolesterin şeker hastalığında, böbrek hastalıklarında artar (litrede on grama kadar). Kolesterini artan diyabetlilere ensülin iyi gelir. Derideki kırmızı, sarı lekeler kolesterin fazlalığından olabilir.
Kolesterin ölçmeleriyle, karaciğer sirozu, teşhisine gidilebilir. Safra taşları, karaciğer urları, kanamalı sanlıklarda serbest kolesterin hayli büyük rol oynar. Kolesterin fazlalığı ile ilgili en önemli ve ünlü hastalık damar sertliği, tansiyondur. Damla (gouttes) hastalığı asit ürikle ilgili olmasına rağmen bu asitin kanda kalışı, kolesterinin atılmasına engel olabilir ve Özellikle kemik başları ve kıkırdaklar bozularak şiddetli ağrılara sebep olabilir. Gebelerde kolesterin artışı normaldir.