Çok bulaşıcı, salgın, tehlikeli bir hastalıktır. Bir ülkede bir tek kolera olayı görülse bileş derhal karantina tedbirlerine başvurulur. Hekimliğin bugünkü ileri durumunda koleranın tehlikesi oldukça azalmış, daha sıkı korunma yolları bulunmuş olmakla birlikte hastalık gene de önemini kaybetmemiştir.
Hint kolerası, Asya kolerası da denilen bu korkunç hastalık, biçiminden dolayı koma (virgül) basili denilen bir mikroptan ileri gelir. Bu mikrobu verem mikrobunu bulan büyük Alman tıp bilgini Robert Koch bulmuştur. Bugün gerek sıhhi tedbirler, gerekse antibiyotikler, sulfamitler gibi yeni ilâçlar sayesinde artık Hindistan’da bile önü oldukça alman kolera eski çağlarda yer yer salgınlar halinde insanları kırıp geçirmiş, 150 yılda en az 7 kere geniş salgınlara yol açmıştır. Bu salgınların her biri en az üçer, beşer yıl sürmüş, bütün dünyayı kaplamıştır. Hemen hemen bütün salgınlar Hindistan’dan çıkmıştır; Çin, Japonya, Mekke de ikinci derecede birer odak olmuştur. Buralardan başka yerlere giden yolcular, hele vapurlardan çıkanlar, kolerayı yaymakta büyük rol oynamışlardır. Hastalıklı limanlardan gelen yolcuların karaya çıkışı ile patlak veren kolera salgınları çok görülmüştür.
Kolera Nasıl Başlar?
Koleranın başlıca belirtisi durdurulması zor, sürekli ishaldir. Kusma da başlıca belirtilerinden biridir. Bununla birlikte, kolera ishallerini andıran daha başka hastalıklar da olabilir. Bunun için, şüphelenilen durumlarda, hastanın dışkısında (büyük aptesinde) kolera basili aranır. Koleranın benzerleri arasında çocuk kolerası denilen ishalli bir has- hastalık vardır ki en çok 2 yaşından küçük çocuklarda görülür; bu da tehlikeli bir hastalıktır.
Kolera, çoğunlukla geceleri başlar. Hasta şiddetli sürgün (ishal) olmuştur.’ Günde 5-10 defa dışarı çıkar. Vücudu soğur, soğuk terier döker. Ba- zan kokusuz, renksiz su gibi, bol kusma gelir; bazan kusma kokulu, safra gibidir. Kusmalar şiddetli olmasa da dışkı bir kabdan boşalır gibi çıkar; pirinç suyuna benzer bir sıvı içinde pirinç tanelerine benzer parçacıklar yüzer. Bu, koleranın başlıca özelliğidir. İshale karşılık, idrar durur. Ateş de, başka hastalıkların tersine, yükselmez, 3-5, hatta, 10 derece birden düşer. Ateşi 28-29 dereceye düştüğü halde, hasta kavrulur gibi yanar. Elleri, ayakları soğumuş, ya solmuş, ya da morarmıştır. Deri kurumuş, kayganlaşmıştır. Kollarda, bacaklarda ağrılı kasılmalar, kramplar olur. Soluk yavaşlar, nabız azalır, zayıflar.
Hasta 2-3 gün içinde iyiliğe doğru gitmezse tehlike başlamıştır. Dalgınlık gelir, gözler çukura kaçar, ses kısılır. Hasta gittikçe ağırlaşır, koma, arkasından ölüm tehlikesi artar. Batan kolera o kadar şiddetli olur ki hasta iki saat bile dayanamaz. Buna karşılık, hasta kurtulacaksa ishal gittikçe azalır, ateş yükselir. İştahının açılması hastanın kurtulacağını gösterir.
Koleranın Tedavisi ve Korunması Hastaya ilk önce, ishali durdurucu ilâçlar verilir. Ayrıca, ishalden dolayı vücudun kaybettiği suyu karşılamaya çalışılır. Kolera serumu, yogim tuzlu sular, kalbi kuvvetlendirici ilâçlar önemlidir. Bunların yanı sıra, kolera mikroplarını yenmek için, antibiyotikler, sulfaguanidin ve benzerleri gibi ilaçlar kullanılır.
Koleraya karşı korunmanın karasineklerle savaş, suların temizlenmesi, temiz tutulması, çamaşırların kaynar suyla yıkanması gibi tedbirler en başta gelir. Aşı da kolerayı Önleyici başlıca tedbirlerden biridir. Salgın çıkınca önce 1 cm3, bir hafta sonra da 2 cm3 (çocuklara bunların yarısı) yapılır. Ağızdan alınan kolera aşısı da aynı derecede etkili olduğundan özellikle çocuklara bu şekilde yerilir.
Koleraya küçük çocuklar daha kolay tutulurlar. Ayrıca, zayıflık, içki, iyi beslenememek, sıcak da hastalığa tutulmayı kolaylaştırır.’ Kalabalık, tehlikeyi artırır; bunun için, kışlalarda, gemilerde, hastanelerde, yatılı okullarda daha sıkı tedbirler alınmalıdır.
Kolera basüleri havasız da yaşayabilen mikroplardan olduğu için rutubetli topraklarda, suda, pisliklerde uzun süre dayanırlar. Bu bakımdan, koleralı kimselerin artıklarına, dışkılarına konmuş karasinekler mikropları kolayca taşıyıp çevreye bulaştırırlar. Pis sularla yıkanmış sebzeler, meyveler, hastaların çamaşırları, kullandıkları eşya, uzun bir zaman sonra bile hastalığın başkalarına bulaşmasına yol açar. Sağlam kimseler de «mikrop taşıyıcı» olarak, kolerayı başkalarına aşılamakta büyük bir rol oynarlar. Çeşitli meslekler arasında koleraya en çok yakalananların doktorlar, hemşireler, hastabakıcılar, çamaşırcılar olması bu hastalığın bulaşma tehlikesini daha iyi gösterir.