Müslümanlığın beş şartından biri olan oruç imsak vaktinden (gün ağarmaya başladığı andan) iftar vaktine (güneş batıncaya) kadar hiçbir şey yememek, içmemektir. İmsakten önce yenen yemeğe sahur denir.
Oruç arabi aylardan ramazan ayında tutulur. Bu ay bugün kullandığımız takvime göre, her yıl on gün önce geldiği için, çeşitli mevsimlere rastlar, kış aylarında 12 saatten daha az sürdüğü halde yazın 18 saati bulur.
Müslümanlık orucu ancak sağlıklı, sağlam kimselere borç kılmıştır; hastalar, yolcular, çocuklar oruç tutmak zorunda değildirler.
Orucun, Tanrı buyruğu olmak bakımından kutsal bir değerinin yanı sıra, gerek iradeyi kuvvetlendirmek gibi ruhumuzun, gerekse az yeme, pehriz etme gibi vücudumuzun sağlığı ile ilgili bir değeri de vardır. Tanrıcın bu buyruğunu yerine getirmekle, bize verdiği hayattan, sağlıktan dolayı O’na teşekkür ederken, öte yandan, bu hayatı, sağlığı korumakla da gene Tanrı’ya ibadet etmiş oluruz.
Bu bakımdan, oruç tutarak az yemenin faydası gözetilirken, iftarda, sahurda aşırı derecede yemek yemek hiç doğru olmaz. Ağır, çok, çeşitli yemek yemenin zararlarını hekimler bize her zaman hatırlatırlar. Bu öğütleri hele ramazan ayında daha büyük bir ilgiyle dinlemelidir.
İftarda, sahurda çok yiyenlere karşılık, sözde daha çok sevap kazanmak için akşam bir-iki zeytinle, bir lokma ekmekle yetinen, hiç sahur yemeden oruca başlayan kimseler de vardır ki bunların da orucun amacından uzaklaştıklarını, az yemek yerine hiç yememek gibi bir aşırılığa vardıklarını söyleyebiliriz.
Kısa kış günlerinde 10-12 saatlik bir açlığa dayanmak sağlam kimselerce kolay, zararsız olsa bile, uzun, sıcak yaz günlerinde 15-18 saat aç Çalmak her bünyenin dayanabileceği bir durum değildir. Bu uzun açlık, bazı bünyelerde lüzumsuz şişmanlıkları, aşırı yağ tabakalarını eritmeye yarayarak sağlık bakımından faydalı olursa da, çoğu bünyeler birtakım hastalıklara uğrayabilirler.
Bu arada, midenin çıkardığı asit salgısı yüzünden, zayıf, istidatlı kimselerde ülser olabilir. Bundan dolayı, açlığa dayanamayan, alışılmış yemek saati gelince midelerinde kazıntı duyan kimseler, hele zayıf olanlar, bir hastalığı bulunanlar, oruç tutup tutamayacaklarını hekime sormalıdırlar. Oruç dince, hastalara borç olmadığına göre, bu gibi durumlar esasen orucun gözettiği kutsal amaca da uygun düşer.
Uzun süren açlıklar sonundaki zayıflamalarda ilk önce kalb kaslarının erimeye başladığını unutmamalıyız. Bu zararlı zayıflamalar hastanın ateşinden belli olur. Bünyesi elverişli olmadığı halde oruç tutanlarda ramazan sonlarına doğru ateşin 27-29 dereceye kadar düştüğü görülmüştür. Bu gibi kimselerde vücut ağırlığı üçte bir azalır; hatta ölümle sonuçlanabilecek aşırı zayıflamalar olur.
Sıkı bir oruçla insan günde yarım kiloya kadar zayıflayabilir. Zayıflamak, vücutlarındaki aşırı yağları atmak isteyenler, ölçülü iftar, sahur yemekleriyle tutulan oruçtan büyük fayda sağlarlar. Bu arada, vücutta toplanmış olan zehirli (toksik) maddeler atılmış, bunları atmaya uğraşan organlarını da dinlendirmiş olurlar. Şeker hastalığına istidatlı olanlarla damla (gut = nikris) hastalığı olanlar bu zorunlu pehriz günlerinden sonra rahata kavuşurlar.